 |
Türkçe'mizi yıkan Ermeni Agop'u, Yahudi Mustafa Kemal Kurtarmış |
Dilimizi dilim dilim... Agop Dilaçar
UYDUR UYDUR
7 Mart 1933: TDTC Genel Merkez Kurulu toplanır. Arapça ve Farsça’dan
gelen kelimelere savaş açılır, yerlerine yeni “tilcikler” konması için
karar alınır.
...İPE DİZ...
Valide yerine doğurgaç, baba yerine doğurtgaç, aşevi yerine otlangaç,
belediye için uray, mebus için saylav, sanat için dorut gibi ucubeler
dayatılır ki milletimiz Agopça der bunlara...
KAKINÇ, aldatı, YONTU, söylev, gömüt, imge, NESNEL, avunç, bağıt,
kaydırgaç, erek, varsıl, Açgı, basçık, alnaç, alışkı, İÇERİK, ansıma,
ÇAVLAN, ardıl,
Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim...
Ya bunlar Türkçe değil, ya da ben Türk değilim! Necip Fazıl Kısakürek
Efendim onurlandırdınız.
Ne yani gururlandırdınız mı demek istiyor, şereflendirdiniz mi? Yoksa müftehir mi oldu?
İzzetli, haysiyetli, namuslu, vakarlı, erdemli, hatırlı, itibarlı, muazzez, muhterem, saygıdeğer, seciyeli...
Onur, bunların hangisi? Yeni kuşaklar “hepsi” diyecekler, eskiler “hiçbiri!”
Bakıyorsunuz Osmanlıda Rüşdiye ve İdadi mezunları bile (orta lise) sular seller gibi Fransızca konuşuyorlar.
Peki biz niye kıvıramıyoruz? Lisanımız kısırlaşmış da ondan... Bin
kelimeyle iktifa edersen olacağı bu, zihni melekelerimiz dumura uğruyor.
Herkesin ağzında bir “stres”. İyi de stresten maksadın ne güzelim? Dert
mi, gam mı, kahır mı, keder mi, gussa mı, yeis mi, tasa mı, mihnet mi,
elem mi, üzüntü mü, sıkıntı mı, endişe mi, kasvet mi, nedamet mi, melâl
mi, enduh mu, füduret mi, hüzün mü, hüsran mı, hicrân mı, ızdırap mı,
inkisar mı, kâbus mu, hafakan mı, teessüf mü, teessür mü, vehim mi,
buhran mı, matem mi, gaile mi? Söyle hangisi?
Kısrak, beygir, aygır, tay, gölük, kadana, küheylan, safkan, ester,
güre, kulun, midilli, rahvan... Bunların hepsi ayrı şeyler ama “at”
deyip geçiyoruz alayına...
Araplar aslana esed deyip geçemiyorlar ama... Adam n’apsın? Lûgatında 20 ayrı aslan olunca...
BU LİSANLA MI?
Siyasilerimiz konuşuyor: Biizz Çin Seddinden Adriyatik kıyılarınaaa...
Ata yurda ne ile gideceksiniz sahi? Oturgaçlı götürgeçle mi?
İnanın insan özeniyor. İranlı ilk mektep talebeleri iki bin yıllık
metinleri şakır şakır okuyor, biz (ki yaşımız elli) Rahmetli Menderes’in
Yassıada müdafaalarını çözemiyoruz daha.
Türkçe artık Babür Şahın, Gazneli Mahmud’un, Hüseyin Baykara’nın ve Ali
Şir Nevai’nin yaşadığı coğrafyada bile kullanılmıyor. Haberiniz olsun
ağalar, Acemin dili patlamış gidiyor. Asya’da İran yükseliyor.
Evet Kabil’de, Gazne’de, Mezar-ı şerif’te, Kunduz’da Herat’ta oğuz
boyundan kardeşlerimiz var ama ne yazık ki bizi anlayamıyorlar.
VURUN AGOP’A
Hep öyle olur. Söz dilimizdeki tahribattan açıldı mı yaylar gerilir, oklar bir Ermeni’ye döner anında.
Agop Dilaçar’a!
İyi de kimdir bu adam? Ne yapar? Nasıl yapar? Elinden kim tutar?
1. Cihan Harbi... Suriye Cephesi...
Asteğmen Agop Martayan Halep’te İngiliz subayları ile görüşüp konuştuğu
için gözaltına alınır. Maksat ne olursa olsun, esirlerle temas
affedilmez bir suçtur.
Sadece bizde değil bütün dünyada...
Onu ihanet-i vataniye cürmü ile zincire vurur, alır götürürler Şam’a. Belki de divan-ı harbe verilecektir, sorgudan sonra...
Kendi kendine “ben bittim” der, “demek ki buraya kadar...”